24 Ocak 2010 Pazar

TORBACILIK, ÇANTACILIK, BOHÇACILIK VE KUKLALIK

TORBACI, ÇANTACI, BOHÇACI VE AKP

Bu iktidar ile birlikte bir uygulama alışkanlık haline geldi “TORBACILIK”. Bu tabir uyuşturucu trafiğinde önemli bir yer tutar. İktidar milletvekillerinden UYUŞTURUCU ile irtibatları olanları Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, İçişleri bakanlığı ve bu alemin bütün figüranları biliyor. İstense hepsi iş üzerinde yakalanırlar ama istenmiyor. “Bi kilo toz bi otoboz” geleneği devam ediyor. Bu pis alışkanlık yasa yapımında da tezahür ediyor ve “Torba Yasa”dan geçilmiyor.

Bu iktidar ile birlikte bir başka uygulama daha mutad hale geldi “ÇANTACILIK”. Bu tabir haksız rekabetin önemli unsurlarından biridir ve genellikle İHALE dünyasının jargonunda yer alır. Merdiven altı işyeri sahiplerinin ya da göstermelik ticari kaydı olanların ihale peşinde koşması halinde onlara ÇANTACI denilmektedir. Bunlar ne vergi verir, ne kesin teminat ne de izlerini bulabilirsiniz. Yani iktidardan düştüklerinde bunları da bulamayacağımız gibi.

Bohçacılık ise 50 li- 70 li yılların Türkiyesinde yaygın bir iştigal alanıdır. Çarşafın içine doldurulan kumaş, elbise, çeyizlik malzemeleri evden eve dolaştıran; bu arada da dedikodu transferi yapan kadınlara verilen addır. Bohçacı, bohçasında maldan çok laf taşır. Pek çok onurlu kızın hayatını bunlar karartır, pek çok ahlaksız da bunlar sayesinde abad olurdu. Şimdi ki iktidarın icraatlarına büyük benzerlik gösteren bu iştigal alanının dedikodu transferinden sonraki ikinci işlevi de p…ktir.

İşte AKP budur.

KUKLALAR

Türkiye’de bir kurumun üyeliğine uzun yıllar önce öyle biri getirildi ki, duyduğumda inanamamıştım. Efendi eskiden Sayıştay’daydı. Sayıştay’da namı tecavüzcüye ve tacizciye çıkmıştı. Sayıştay, bu dinciden sonra, “dindar”lardan da nefret edilmeye başlandı. Güya namazında niyazındaydı, dindar gibi görünüyordu ama Sayıştay onun melanetleri ile çalkalanıyordu. Arkası sağlam olduğu için pek çok sözlü ve hatta yazılı şikayet sümenaltı edildi. Derken dönemin Cumhurbaşkanı efendiyi öyle bir kuruma üye olarak atadı ki Türkiye’deki bütün “tecavüzcüler” “Tecavüzcü Coşkun”dan daha çok onu kendilerine “Pir” seçtiler.

Efendi uzun süre gittiği kurumda rahat durmaya çalıştıysa da hastalığı depreşti ve orada da tacizlere başladı. Oradakiler bu tavrını yine kale almadılar, “nasılsa emekli olur çeker gider pislik” diye düşündüler.

Ama olmadı, “11-0”lık eski bir bakan aklama, paklama olayında RTE’nin şantajını kurumuna taşıdığı için ödüllendirildi ve değişik pis dosyalar ortaya sürülerek “kumar borcu” olan şarlatanlar sayesinde başkanlığa kadar yükseldi. Türkiye’nin en yüksek makamında bir tacizci ve tecavüzcü de vardı…

ANAYASA MAHKEMESİ VE EDİLGENLİK

Kenan EVREN denen alçak ve şürekası Türkiye Cumhuriyeti Devleti için öyle bir Anayasa hazırlattılar ki Türkiye’nin yönetimini neredeyse tamamen oligarşi mensubu patronlara teslim ettiler. Akıllarından hiçbir zaman için bu patronlardan birinin bir “din baronu” olabileceği geçmedi.

Tarikat ve cemaat kucağında büyüyen ve sürekli “evet mirim” sepet mirim” diyenlerden biri Çankaya mantıcısı oldu diğeri de Davos Şarlatanı. Peki ya diğer kurumlarda? Onların büyük bir bölümünde de aynı şeyler geçerli hale geldi. Son olarak Haşim KILIÇ’ın Anayasa Mahkemesi başkanlığına getirilmesi işin üzerine “tuğ dikmek” ile eş değer hale geldi.

Anayasa Mahkemesi gündemine Kenan EVREN denen “Lucifer”in ve onun direktiflerini hilafsız yerine getiren ve kendilerin Anayasa Uzmanı gören şarlatanlar sayesinde Anayasa Mahkemesi Başkanı hakimdir. Yani, o makama gelen şahıs istediği incelemeyi öne alır, istemediğini de sallar. Haşim KILIÇ da açıkça bunu yaptı. “Askere sivil yargı yolunu açan 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” görüşülmesini haramilerin Seferberlik Tetkik Kurul Bölge Başkanlığı baskınını sonuna kadar, kasıtlı olarak bekletti. Çok önemsiz ve değersiz bir konuymuş gibi en gerilere attı.

Şimdi genetiği bozuk solculara ve döndürek liboşlara sorarsanız Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı bile yersiz ve hukuk dışıdır. Ama kimse kalkıp da şunu dile getirmemektedir, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, nasıl olurda hukukçu bile olmayan biri tarafından işgal edilir?

Anayasa Mahkemesi, Anayasa’yı tek başına değiştirme yetkisine sahip olmamasına rağmen Anayasa’nın hilafına bir yasayı nasıl aklayabilir. Yani birkaç uzaktan kumandalı hukuk adamı kılıklı Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığı Kozmik Bürosunun altını üstüne getirirken Anayasal Suç işlediklerini bile bile bunu yaptılar diye; bu yapılanın doğru mu olması gerekir?

Efendiler, EDİLGENLİK büyük bir derttir. Bugün iktidarım, cemaatin emir ve direktifleri ile Kozmik Büro basan bu edilgenler gün gelir yatak odanızdaki mahreminize de ortak olmaya kalkarlar. Bazı liboşlar, genetiği bozuk solcular, dindar geçinen dinciler, Müslüman görünümlü emir kulları için bunun bile önemi ve değeri olmayabilir ama ONURLU insanlar için bu tür şeyler “Şuyu-u vukuundan beter” konular sıralamasını en başındadır.

İşte sizlere Türkiye’yi kimlerin yönettiğine dair manzara…

Siz hangi saftasınız? Torbacıların, çantacıların, bohçacıların, kuklaların ve p…n safında mı yoksa onur safında mı? Cevabınızı lütfen aynaya bakarak verin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder